Türkçe | English    
 

ANA SAYFA

HAKKIMIZDA

AVUKATLARIMIZ

FAALİYET ALANLARIMIZ

KAHVE MOLASI

İLETİŞİM

 
 
 

HABERLER


 

Yeni Bir Ufuk


 
Haberlere Geri Dön
 

YENİ BİR UFUK SINAÎ MÜLKİYET KANUNU

Vehbi KAHVECİ - LL.M.
Avukat | Arabulucu | Kurucu 
Lawyer | Mediator | Founder 
İstanbul Barosu

Uzun yıllardır hazırlıkları yapılan Sınaî Mülkiyete ilişkin düzenlemeler, defalarca yapılan değişikliklerden sonra (5194 s.k., 4128 s.k.5833 s.k. ) nihayette kanunlaştırılabildi. 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu 22.12.2016 tarihinde kabul edilerek 10 Ocak 2017 tarihinde 29944 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş oldu.

24.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararnameler ile yapılan düzenlemeler değişik kereler kanuni düzenlemeler ile idari işlemle oluşturulan cezai yaptırımların kanunlaştırma yolu ile (Anayasa Mahkemesinin 2005/15 esas 2008/ 2 karar sayılı 03.01.2008 sayılı kararı, 2 Haziran 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 2015/33 esas sayılı kararı) legalize edilmek yoluna gidilmiş, en son Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir.

Kanun, daha önceki düzenlemelerde eksik kalan ve uygulamada mahkemeler ile Yargıtay ilgili daireleri tarafından oluşturulan düzenlemeleri dikkate almış, Avrupa birliği direktiflerine uyumu sağlamak için uluslararası düzenlemeleri de kapsar şekilde düzenlemeler getirmiştir.

28 Nisan 1304 tarihli "Fabrika Mamulatıyla Eşyayı Ticarete Mahsus Alameti Farika Nizamnamesi” düzenlemesinde sonra ilk defa Sınaî Mülkiyet hakları bir bütün olarak tek kanun içinde yer almıştır.

Bu kanunla birlikte 551 sayılı, 554 sayılı, 555 sayılı, 556 sayılı kanun hükmünde kararnameler kaldırılmak sureti ile tümü 6769 sayılı kanun içinde tek belge olarak kodifiye edilmiştir. Kanun 5147 sayılı Devre Topografyalarının Korunması Hakkında ki Kanun ile 5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş Ve Görevleri hakkında Kanun, 5846 sayılı kanun, 278 sayılı Türkiye Bilimsel Ve Teknolojik

Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda değişiklikler sağlamıştır.

Kanunun 26. Md. düzenlenen "iptal halleri ve iptal talepleri" başlıklı yenilik getiren hükümlerin uygulanması, 192. Md. 1-a maddesi gereğince yürürlülüğü kanunun yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonrasında işlerlik kazanmak üzere ertelenmiştir. Bu düzenleme kanunla getirilmiş önemli bir yenilik olmaktadır. Zira mahkemelerin yükünün azaltılması genel mantığı içinde kullanılmayan markaların idari işlemle iptali mümkün kılınmakta böylece mahkemeye gitmeden sonuç alınması amaçlanmaktadır.

23. Md. 2. Fıkrasında düzenlenen "yenileme talebinin marka sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin kuruma sunulması gerekir. Bu süre içinde talebin yapılmaması veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin kuruma sunulmaması halinde, yenileme talebi, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ek ücretinin ödenmesi şartıyla da yapılabilir" hükmü ile 69. Md. 4. Fıkrasında düzenlenen;”yenileme taleplerinin yapılması gereken süreye ilişkin’’ hükümleri, 46. Md. de düzenlenen "Tescilli Coğrafi İşaretin ve geleneksel Ürün Adının Kullanımı" başlığı altında amblem kullanım zorunluluğuna ilişkin hükümler yayım tarihinden itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere kanunlaştırılmıştır.


-Kanunla Türk Patent Enstitüsünün adı Türk Patent ve Marka Kurumu olarak değiştirilmiştir. Kurumun kısa adı da "Türk Patent” olarak düzenlenmiş, böylece uluslararası alanda çalışma ortakları ile aynı statüde temsil hakkı isim olarak da tebarüz ettirilmiştir.

Genel düzenleme olarak; Kanunda düzenlenen Cezai ve Hukuki korumadan; a-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, b-Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşim yeri olan veya sınaî ya da ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, c-Paris Sözleşmesi veya 15.4.1994 tarihli Dünya Ticaret Örgütü kuruluş Anlaşması hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip kişiler ile,

d- Karşılıklılık ilkesi uyarınca aynı hakları sağlayan ülke vatandaşları yararlanabilecektir.

Bu düzenleme uluslararası düzenlemelere uygun olarak kanunda yer almıştır. -Markanın tanımında genel-geçer tanım muhafaza edilmiştir.

-Marka tescilinde mutlak ve nispi ret nedenleri ayırımı muhafaza edilmiştir. Düzenleme de; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile iltibas ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa, itiraz üzerine başvuru reddedilecektir. -Münhasıran    marka    korumasından

yararlanabilmek için markanın tescil yolu ile elde edilmesi kuralı aynen devam ettirilmiştir.    Genel    hükümlerden

kaynaklanan haksız rekabet kuralları bu düzenlemeden ayrıktır. Markasal koruma dışında işletme adı yolu ile koruma da ayrıca genel hükümlerde düzenlenmiş ve uygulama alanı bulmaya devam edecektir. -Kanun, daha önce düzenlenmiş bulunan ve yargı kararları ile mustakar hale gelen "markanın 5 yıl kesintisiz kullanılmaması" halini iptal sebebi olarak muhafaza etmiş ve bu markaların iptaline karar

verilebileceğini (idari işlem olarak) düzenlemiştir.

-Öncelik hakkı 12. Md. detaylandırılmıştır. -Madde 14'te; Madrid Sözleşmesi ile İlgili Protokol kapsamında yapılan bir uluslararası başvuru, Türk Patent ve Marka Kurumuna doğrudan yapılan bir başvuruyla aynı sonuçları doğuracağı belirlenmiş, dolayısı ile bu tür başvuru ile öncelik hakkı vs gibi kazanılmış haklar aynı ile bu başvurularda da başvuru sahibine hak kazandırmış olacaktır.

-Madde 18'de bir yenilik olarak Bültende yayınlanmış bir marka başvurusuna itiraz süresi yayım tarihinden itibaren 2 ay olarak belirlenmiştir.

-Madde 19'da; 6325 sayılı Arabuluculuk kanunu çerçevesinde Kurum kapsamında tarafları uzlaşmaya davet edilebilecektir. -Koruma süresi bakımından 10 yıllık süre ve onar yıllık periyotlarla uzatma sistemi aynen muhafaza edilmiştir.

-Lisans verilmesi bakımından serbest sözleşme sistemi öngörülmüştür.

2

MARKA HAKKINA TECAVÜZ

Kanunun 29. Md. ve devamında düzenlenen marka hakkına tecavüz hükümlerinde önemli değişiklikler olmuştur. Önceki düzenlemelerde “satışa “arz” hali özellikle aranırken yeni düzenlemede;

“madde 29    1-c) Markayı veya ayırt

edilemeyecek kadar benzerini kullanmak sureti ile markanın taklit edildiğini bildiği ve ya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan, ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak" halleri tek tek ve ayrı ayrı marka hakkına tecavüz olarak sayılmıştır. Böylece, bilmek veya bilebilmek şartına bağlı olarak nakliye, depolama da tecavüz eylemi olarak kabul edilmiştir.

Cezalandırma için ön şart olarak markanın Türkiye'de tescilli olması şartı aranmaktadır (madde 30/5).


Taklit üretilmiş malı satan veya satışa arz edenlerin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılması halinde cezasızlık hali öngörülmüştür.

Marka taklidi suçlarını işleyenler bakımından 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezasına hükmedilebilecektir. Suç, uzlaşma kapsamında kabul edilmekte ve yargılamada öncelikle uzlaşma müessesesinin devreye girmesi istenilmektedir. Başlangıçta uzlaşmanın kabul edilmeyeceğinin bildirilmesine rağmen kanuni zorunluluk olduğu gerekçesi ile uzlaşmacıya dosyanın gönderilmesi davaların uzamasına sebep olacaktır.

HIZLI İMHA PROSEDÜRÜ (md. 163)

Uygulamacıların yıllardan beri talep ettiği husus ilk defa 6769 sayılı kanunla mevzuat sistemimizde yerini almıştır.

Kanunda yer alan suçlar sebebiyle el konulan veya muhafaza altına alınan suça konu eşyaya ilişkin her zaman var olduğu kabul edilen gerekçelerle; öncelikle ürün, numune alınmak suretiyle maliye teşkilatına gönderilmek suretiyle muhafaza altına alınmış olacaktır.

Maliye teşkilatına gönderilen ürünün, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı ya da muhafazasının ciddi külfet oluşturması halinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hâkim, kovuşturma aşamasında hükümden önce mahkeme tarafından imhasına karar verilebilecektir.

Böylece, suç eşyası olmasına rağmen uygulamada şüpheliye bırakılmak zorunda kalınan ürünler artık muhafaza altına alınabilecek, hak sahiplerinin hak aramada en büyük güçlük olarak karşımıza çıkan suça konu ürünün yıllarca depolanması maliyeti de ortadan kaldırılmış olacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus; suç eşyası yönetmeliği ve müsaderenin

uygulanmasına ilişkin uygulamanın toplumda yarattığı infialin ortadan kaldırılması ve kamunun vicdanının rahatlatılmasına yönelik uygulamanın henüz geliştirilememesi problemidir.

Bugünkü uygulama; kural olarak suça konu eşya tasfiye sistemine tabi tutulmakta, karara bağlanmış eşyalar bakımından imha prosedürü uygulanmakta, karara bağlanmamış, özellikle gümrük muamelesi nedeniyle el konulmuş taklit ürün satış yolu ile ye da yeniden bir mahkeme kararına tabi tutulmak sureti ile müsaderesine ve imhasına karar verilmektedir. İmha yok etmek sureti ile yapılmaktadır.

3

Önerimiz; hak sahibinin muvafakat ettiği hallerde markaların kesilmek sureti ile yeniden işleme tabi tutularak kullanılır hale getirilebilmesi, suç eşyasının Kızılay gibi gene bir kamu kurumuna teslim edilerek, ihtiyaç sahiplerinin kullanımına kanunlara uygun şekilde ve amaca hizmet edecek kapsamda kullanımının

Bu durumda, toplumun bilinçlendirilmesi mümkün olabilecek ve toplumun taklit ürün satanlara karşı daha hassas olmaları temin edilmiş olacaktır. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir. Kamu kurumları, tüm iyileştirme işlemleri yapmak hususunda isteklidirler.

Kanun da Garanti Markası ve Ortak Marka da ayrıca detaylandırılmıştır.

Kanunun 33 ve devamı maddelerinde Coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı hakkı ayrıca düzenlenmiştir.

Korumadan yararlanabilmek bakımından tescil şartı getirilmiştir. Yabancı Ülke kaynaklı başvurular bakımından özel düzenleme getirilmiştir.

Tasarım

Kanunun 3. Kitap madde 55 ve devamında düzenlenmiştir.

Kanunun 58. Maddesinde Tasarıma ilişki haklar ile 5846 sayılı kanunun da düzenlenen hakların ayrıca koruma sağlanması halinde hak sahibi her iki


hakkını da kullanmakta serbest bırakılmıştır. Daha önceki uygulamada Türk Ticaret Kanunununda düzenlenen Haksız Rekabet hükümleri ile Markadan kaynaklanan cezai korumanın yarışması halinde Haksız rekabete ilişkin hakların kullanılamayacağına ilişkin Yargıtay uygulamasında düşülen tenakuzun burada yaşanmaması da sağlanmış bulunmaktadır.

Tasarım bakımından cezai koruma düzenlenmemiştir.

Tasarımın ilk defa Türkiye'de kamuya sunulmuş olması halinde Tescilsiz tasarım, kanun uyarınca tescil edilmiş olması halinde Tescilli tasarım olarak korunmak üzere ikili bir metot kabul edilmiştir.

Başvuru tarihinde geriye doğru 12 ay içinde kamuya sunulmuş olmak yenilik ve ayırt edicilik kriterini karşılamış sayılacağı prensibi tescil başvurusu öncesi satışa arz etmek imkânını sağladığı gibi koruma hakkını da başvurucuya verecektir.

Tasarımda koruma kural olarak başvurunun yapılması ve bu başvurunun kurum tarafından kabulü ile başlayacaktır.

Kanunun 66. Maddesinde Tasarımın kamuya sunulmasının ertelenmesini başvuru sahibinin isteme hakkı, gizliliğin korunması bakımından başvurucuya imkân sağlamaktadır.

Tescili kabul edilen Tasarımlarda toplam 25 yıl olmak üzere beşer yıllık sürelerle tescil etmek ve tescili yenilemek mümkün olabilecektir.

PATENT VE FAYDALI MODEL

Kanunun 82 ve devamı maddelerinde Patent Ve faydalı Model müessesesi düzenlenmiştir. Patent verilmesinin genel şartları kanunda sarahaten açıklanmıştır (madde 82)

-Yeni olmak, Tekniğin bilinen durumuna dâhil olmayan buluş yenilik kabul edilir. -Buluş basamağı içermek, başvuru tarihinde veya bu tarihten sonra yayınlanmış olan ve başvuru tarihinden önceki tarihli ulusal patent ve faydalı model başvurularının ilk içerikleri tekniğin bilinen durumu olarak dikkate alınır. Tekniğin bilinen durumu

dikkate alındığında, ilgili olduğu teknik alandaki uzmana göre aşikâr olmayan buluşun, buluş basamağı içerdiği kabul edilir.

-Sanayiye uygulanabilir olmak şartlarının birlikte varlığı halinde patent başvurusu kabul edilebilir olacaktır. Buluş, tarım dâhil sanayinin herhangi bir dalında üretilebilir veya kullanılabilir nitelikteyse sanayiye uygulanabilir kabul edilir.

-Patentte koruma süresi toplam 20 yıl ve faydalı model de on yıl olarak belirlenmiş, uzatılamayacağı hükme bağlanmıştır. Süre başvuru tarihinden başlamaktadır. Yıllık ücretlerin kanunda belirlenen prosedür içerisinde ödenmediği taktirde patent hakkı sona erecektir (madde 101). Yayınlanmamış patent başvurularında gizlilik kuralı açıklıkla belirlenmiş, tescil sürecinde, içerikte değişiklik yapılabileceği de kabul edilmiştir.

Patent başvurusunun faydalı modele ya da faydalı modelin patente dönüştürülmesi mümkün ve kurallara bağlanmıştır. Dikkat edilmesi gereken diğer husus, her nasılsa hatalı değerlendirme sonucu tescil edilen _ patent ya da faydalı model, bu durumun tespiti halinde kurum tarafından iptal edilebilecektir. Bu hal de mahkemelerin yükünü azaltıcı bir uygulama olacaktır.

Patentin gaspı ya da tecavüz eylemlerinde; hak sahibi, hukuk mahkemeleri yolu ile bu tecavüzün    giderilmesini    talep

edebilecektir. 6769 sayılı kanunda cezai koruma düzenlenmemiş olmasına rağmen genel hükümler içinde ki dolandırıcılık, evrakta sahtekârlık gibi düzenlemelerin dikkate alınabileceğini belirtmek isteriz.

Toplumsal katkı bakımından yaratıcılığın geliştirilmesi ve çalışanların katkıları nedeniyle ortaya çıkan patent haklarında geniş düzenleme yapılmıştır. Madde 113 ve devamı    maddelerinde    yapılan

düzenlemelerde; çalışanın katkısı olan buluşlar;

1- Çalıştığı kurumun imkânlarından yararlanarak elde edilen buluşlar hizmet buluşları,

2-    Bunun dışında ki buluşlar serbest buluşlar olarak değerlendirilmiştir.


Serbest sözleşme prensibi benimsenmekle birlikte genel olarak yapılan düzenleme de; Çalışan, hizmet buluşu yaptığında bunu işverene bildirmek ve işveren bu bildiriyi aldığını iki ay içinde bildirecek ve buluşçuya gerekli yardımı yapmak zorunda olacaktır. İşverenin buluş nedeniyle 4 aylık sürede hak talep etmemesi, kısmi hak talep etmesi ya da bu hakkından feragat etmesi halinde buluş serbest buluş haline dönmüş olacaktır (madde 115). Buluşun serbest buluş halini kazanması durumunda çalışan patent başvurusu yapmak hakkına sahip olacaktır. Bu müessese kanun da detaylı olarak düzenlenmiştir.

Buluşun kanuni sebeplerle satışa çıkarılmak zorunda kalınması halinde buluşu gerçekleştiren çalışanın ön alım hakkı bulunmaktadır. Buluş sahibi çalışanın bu nedenle alacakları imtiyazlı alacaklardan kabul edilmiştir.

Yüksek    öğretim    kurumlarında

gerçekleştirilen buluşlar kanunun 121 vd maddelerinde detaylı olarak düzenlenmiştir.

Ek patent ve gizli patent müesseseleri ayrıca ve açıklıkla düzenlenmiş, buluşta ortaya çıkan değişik usulsüzlük ve milli güvenlik gerekçeleri cevaplandırılmıştır.

İncelemesiz patent uygulaması kaldırılmıştır.

Ortak hükümler başlığı altında yapılan düzenlemeler de dikkat çeken önemli husus tükenme ilkesinde ortaya çıkmıştır. Markasal tükenme yanında artık uluslararası tükenme kanuni düzenlemeye tabi tutulmuş, özellikle paralel ithalat bakımından, haksız rekabete ilişkin hükümleri ortadan kaldırmamakla birlikte uygulama alanı genişletilmiştir.

Uygulamacıların dikkat etmesi gereken düzenleme 153. Maddede yer almıştır. Kullanım amacı ile sınırlı ölçüde elinde sınaî mülkiyete tecavüz sureti ile elde edilmiş ürün bulunduranlarla, Sınaî hakka tecavüz eden kişi tarafından zararın karşılanması halinde, sınaî hakka tecavüz sureti ile elde edilen ürünlere el konulmamışsa artık bu ürünlerin satılması nedeniyle sınaî hakka tecavüz eden kişiye karşı dava açılamayacaktır. Bu husus özellikle vazgeçme, uzlaşma, arabulucuya gitme, tazminata ilişkin açılan davalar bakımından dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Kanunun 156. maddesinde; kanunda öngörülen davalarla ilgili olarak yetkili mahkemeyi belirlerken genel hükümler gözetilmekle birlikte, özel düzenleme de getirilmiştir.

Öncelikle o yargı çevresinde kurulmuşsa görev (iş bölümü) itibariyle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemeleri görevlidir. Bu mahkemelerin kurulu olmadığı yerlerde o yerdeki asliye hukuk mahkemeleri ve o yerdeki asliye ceza mahkemeleri görevli kılınmıştır. Yetkilendirme konusu HSYK direktiflerine bırakılmıştır. Kurum aleyhine açılacak davalarda Ankara Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemeleri kanuni olarak kesin şekilde yetki ve görevlendirmiştir.

Yetki açısından haksız fiillere ilişki hükümlere benzer düzenleme yapılmıştır.

a-Sınaî Mülkiyet hakkı sahibinin üçüncü kişilere açacağı hukuk davalarında yetkili mahkeme;

5

- davacının yerleşim yeri veya -hukuka aykırı fiilin gerçekleştirildiği yer -ya da fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemelerinden biri yetkili kabul edilerek dava açılabilecektir.

b-Davacının Türkiye'de yerleşim yeri bulunmaması halinde; dava tarihinde sicilde kayıtlı vekilinin işyerinin bulunduğu yer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yer olarak yetkilendirilmiştir. c-Üçüncü kişiler tarafından sınaî mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda, yetkili mahkeme; davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi, yerleşim yerinin bulunmaması halinde dava tarihinde sicilde kayıtlı vekilinin bulunduğu yer mahkemesi sicilden silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olarak yetkilendirilmiştir.

Bu incelemede; yeni kanun ile getirilen düzenlemelerde dikkat edilmesi gereken

hususlar uygulamacılara yönelik olarak ele alınmıştır.

Uygulamacılara katkı sunması dileği ile saygılarımla.


TURKAY Ekim 2017 / 2

http://www.turkaydergi.com/2017/09/30/av-vehbi-kahveci-yeni-bir-ufuk-sinai-mulkiyet-kanunu/